Karaburun Sarpıncık Feneri
BİSİKLET TURLARI,  İZMİR KARABURUN TURU

İZMİR KARABURUN: SARPINCIK FENERİ

Karaburun Bisiklet Turu 3. Gün (Dolungaz Koyu – Sarpıncık Deniz Feneri)

İzmir Karaburun Yarımadası bisiklet turumuzda pedallarımızı Sarpıncık Feneri ‘ne doğru çeviriyoruz. Turumuzun ilk günkü yazısını buradan okuyabilirsiniz.
Karaburun bisiklet turumuzun ikinci günkü yazısını okumak için sizi Dolungaz Koyu yazımıza bekliyoruz.

Turumuzun ilk iki günü son derece keyifli geçmişti. Üstelik kamp kurduğumuz noktalar da keyfimize keyif katmıştı. Denizi seviyoruz, ancak saatlerce içinden çıkmayacak kadar da tutkunu olmadığımız için çadır kuracağımız yeri de denize göre seçmiyoruz. Bazen sadece manzarası ve sesi bile yeterli olabiliyor. Bugünkü varış yerimiz Sarpıncık Deniz Feneri… 

Bugünkü hedefimiz daha kısa… En fazla 15-20 km sürmeyi hedefliyoruz. Bu kadar kısa mesafe gitmemizin nedeni yolun tadını çıkarırken, Yasemin’i de çok yormamak. Yasemin’in ilk tam yüklü uzun bisiklet turu. Bu nedenle tur bisikletçiliğinden nefret etsin istemem. 🙂 Bu tur onun için çok özel ve birçok ilki barındırıyor. 

Dolungaz Koyu’nun hemen arkasındaki “Adsız Beleş Kamping”
Dolungaz Koyu’nun hemen arkasındaki “Adsız Beleş Kamping”

Dolungaz Koyu’ndan Günaydın

Sabah uyanıp, klasik yulaf haşlamasıyla kahvaltımızı yaptıktan sonra çadırı toplamaya başlıyoruz. Sadece bugün çok daha erken yola koyulacağız. “Neden?” derseniz, aslında dün size anlatmadığımız bir kısım da var. Şöyle özetleyelim, dün akşam bisikletle oldukça bozuk bir yoldan aşağıya, koya indik. İnerken bile zorlandığımız bu yolun, bir de çıkışı var tabi. Görece dik bir çıkış olacak. E şimdi hava da sıcak… Hepsi birleşince oldukça ağır bisikletlerle burayı çıkmanın, ki bisikletler elimizde olacak, çok da keyif vereceğini söyleyemeyiz. Bu nedenle biz de sabah erkenden uyandık ve hazırlanmaya başladık. 

Sabah saat 8 gibi yola çıktık. Kısa bir sürüşten sonra bozuk yollar bizi karşıladı. Yasemin, bisikletini eline alınca ben de bisikletten inip, yanında bisikletimi elime aldım. Biraz da biz bisikletlerimizi taşıyacağız. Hala tam olarak nasıl oldu anlamadım ancak ana yola çıkışımız beklediğimden çok daha kısa sürdü. Bir saat sonra ana yoldaydık. Keyfimiz daha da yerine geldi. 🙂 

Karaburun’da Alışveriş! Peki, Nereden?

Şimdi buradan sonra aklımıza takılan bazı şeyler var. Gelmeden önce birkaç yazı okumuştuk ve Karaburun’dan sonra başka bir bakkal, market gibi bir yerle karşılaşmayacağımız yazıyordu. Haritadan baktığımızda Sarpıncık Deniz Feneri’ne kadar geçeceğimiz dikkate değer en önemli yer, Yeni Liman olacaktı. Ancak orada da alışveriş yapacak bir yer var mıydı emin değildik. Karaburun Yarımadası turumuz boyunca en büyük sorunumuz su oldu. Maalesef yarımada su açısından pek zengin değil. Biz yolda pek bir çeşme de göremedik. Gördüğümüz nadir birkaç çeşme de kurumuştu. Adanın doğu yakası yerleşim açısından zengin ancak kuzeye ve oradan batıya doğru ilerledikçe yerleşim iyice azalıyor. Yani su için biraz tedarikli olmakta fayda var.  

İzmir Karaburun Yeni Liman; Alışveriş Noktamız

Bu düşüncelerle pedallamaya devam ettik. Yaklaşık 6 km sonra da Yeni Liman’a vardık. Yeni Liman, küçük ve şirin bir kasaba. Sorumuzun yanıtını da varır varmaz alıyoruz. Evet, Yeni Liman’da bir market var, kesin bilgi. Karnımız biraz acıkmıştı bu nedenle bir şeyler atıştırıyoruz. Şansımıza sebze satan bir araba da o sırada limandaydı. Lezzetli domateslerinden alıp hemen orada yiyoruz. Birkaç tanesine de akşama bulgur pilavı için ayırıyoruz. Şimdi burada bir karar vermemiz lazım. Önümüzde Sarpıncık Köyüne kadar tırmanacağımız bir yokuş var. Eğer köyde su bulamazsak bizim için sıkıntı olacak. Su bulamazsak derken market filan aramıyoruz. Çeşme olsa da olur. Diğer alternatifimiz ise Yeni Liman’dan suları almak ve maalesef taşımak. Burada yine merak edenler için bir detay paylaşmak isterim. Suya, hem yolda içmek hem de akşam yemek yapmak için ve bir sonraki su kaynağına kadar ihtiyacımız oluyor. Biraz düşündükten sonra riske atmamaya karar veriyor ve su alıyoruz. Tekrar pedallara bastığımızda iki bisiklette toplam 10 litreye yakın su var. Yeni Liman’dan meraklı bakışlarla ayrılıyoruz. Arkadan birinin “yemişler kafayı, ben araba ile üşenirim” dediğini duyuyorum. Yüzümde hafif bir gülümseme beliriyor, herhalde bir bisikletinin duyacağı en güzel iltifatlardan biridir; “yemişler kafayı…”. 🙂 

Sarpıncık’a Giden Yokuşlar

İzmir Karaburun Sarpıncık Yolu
İzmir Karaburun Sarpıncık Yolu

Evet, şimdi turun en acı kısmına geliyoruz. Bundan sonraki kısım biraz tatsız. En başta ne dedim hatırlayalım… Yasemin’in ilk tam yüklü bisiklet turu ve yokuşlar dahil birçok şey onun için yeni bir deneyim olacak. Sarpıncık Köyüne giden yokuşu şöyle ifade edebilirim. İlk kez tam anlamıyla tur bisikletiyle yola çıkmış biri için Kartepe tırmanışı gibi diyebiliriz. Yasemin’in bisikleti gerçekten çok ağır ve ilk sefer için yük konusunda biraz abarttığımızı itiraf etmeliyim. Zorlandığını fark ediyorum ancak kafasına koymuş, yokuşu çıkacak. Ya bisiklet onu taşıyacak ya da o bisikleti… Bir süre sonra sıcağın da etkisiyle Yasemin gölgede mola verdi. “Yorulmadım ancak bacaklarım bu kadar ağır bir bisikleti itebilecek güçte değil” dedi. Zorlamanın ve sakatlanmasının anlamı yoktu. Haseki Köyü’ne kadar bazen o bisikleti taşıdı, bazen bisiklet onu…

İzmir Karaburun Haseki Köyü

Haseki Köyü’nde kısa bir mola veriyoruz. Sonra da yola devam ediyoruz. Ancak hava sıcak ve gerçekten sıcakta bu kadar yükle tırmanmaya çalışmak hiç de keyifli olmayabiliyor. Bir gölgede dinlenirken, bizi ve bisikletleri gören bir araç duruyor. İçerisinde emekli yaşlı çift önce bu şekilde dolaşmamıza şaşırıyor. Bu şekilde dediğim bisikletlerle… Sonra da Sarpıncık Deniz Feneri’nde kalacağımızı söyleyince itiraz ediyorlar. Çok ıssız olduğunu ve korkabileceğimizi söylüyorlar. Evet, tam olarak aradığımız da bu; dünyanın geri kalanından izole olmak istiyoruz. Sonrasında kendisinden güzel rota tavsiyeleri alıyorum. Aklımın bir köşesine daha sonra “bikepacking” modunda gelmek için yazıyorum. Mali, Turgay bu satırları okuyorsanız eğer Karaburun’da güzel bikepacking rotaları çıkar. 🙂 

Çiftle vedalaştıktan sonra Sarpıncık Köyü’ne doğru devam ediyoruz. Yasemin için biraz zorlu oluyor ancak performansı kesinlikle beklediğimden çok çok daha iyi. Psikolojik olarak da en ufak bir tereddütü yok ve bu fiziksel kuvvetinden çok daha önemli. 

Sarpıncık Köyü’ne kadar anlatılacak kayda değer tek şey gördüğümüz manzaralar. Gerçekten manzaraları izlemekten keyif aldık. Mola vere vere Sarpıncık köyüne varıyoruz. 

Sarpıncık Köyü’ne Varıyoruz

Hemen köyün girişinde iki yaşlı teyze çeşmenin yanında bankta oturuyor. Evet, çeşme varmış. Teyzelerle konuşuyoruz. Dün başka bir bisikletlinin geçtiğini söylüyor. Ildır’a gidiyormuş.  Demek ki önümüzde bir turcu daha var. Tabi ki yakalamak mümkün olmayacak. Teyzeler ayrıca Sarpıncık Deniz Feneri’ne giderken bir çeşme olduğunu söylediler. Kavak ağacının altındaymış. Ne var ki biz bu çeşmeyi giderken göremedik. Bir de teyzeler bize bir kestirme söylediler. Biz de ana yola çıkmadan teyzelerin “bir bildiği vardır” diyerek köyün içinden tarif ettikleri kestirmeden gittik. Bir süre sonra ana yolla birleşecekti. Fakat gel gör ki teyzeleri dinlemesek daha mutlu olurduk. Keyif vermedi tarif ettikleri kestirme.  

Sarpıncık Fenerine Son Sapaklar

Sarpıncık Köyü’nden bir iki kilometre sonra ana yoldan sapıyoruz. Çok övdükleri Hamzabükü Koyu’na da bu yoldan gidiliyor. Ancak ya Hamzabükü’ne gidip kalacağız ya da Sarpıncık Deniz Feneri’ne… Sarpıncık Feneri çok daha ikonik olduğundan kararımız Sarpıncık Deniz Feneri’nden yana. Ayrıca Hamzabükü’ne inmesi ve çıkması da ayrı bir dert. O yüzden bir süre sonra önümüze çıkan Hamzabükü Koyu yoluna sapmayıp, Gönen Koyu ve deniz feneri yolundan devam ediyoruz. Bu sırada bir kamyon trafiği de başlıyor. Yol dar ve bozuk, hatta çok bozuk… Bir de kamyon eklenince ben geriliyorum. Yasemin’i kollama düşüncesi beni daha da geriyor. Deniz fenerine iniş gerçekten çok tatsız olacaktı. Kamyonlar nereden çıktı ki diye soracak olursanız, rüzgar gülü inşaatlarından. Beni tedirgin eden bir diğer konuysa son derece ıssız olduğu söylenen, gittiğimiz yoldan da öyle hissettiğimiz bir yere pedallarken fazla sayıda kişi tarafından görülmek. İnsanlara karşı güvensizliğimiz yok, ancak böyle durumlarda can güvenliğimiz için son derece şüpheci olabiliyoruz. 

Neyse… Yüklü bir tur bisikleti için son derece keyifsiz olan bu yolu geçtikten sonra Gönen Koyu sapağı karşımıza çıkıyor. Es geçip fenere doğru inmeye devam ediyoruz. Yasemin aşırı yorulmuş durumda. İnerken düşündüğüm tek şeyse yarın burayı nasıl çıkacağız? Bu kadar kötü bir yolu Yasemin çıkabilecek mi acaba diye soruyorum kendime. Şu anda her şey benim için stres kaynağı.

Bir süre sonra fener kendini gösteriyor. Manzaranın güzelliği biraz olsun stresimi azaltıyor. 

Sarpıncık Deniz Feneri Yolunda Bisikletle İniyoruz
Sarpıncık Deniz Feneri kendini gösteriyor

“Babamın evinde prenses gibiydim.”

Yasemin, Sarpıncık Feneri'nde dinleniyor
“Babamın evinde prenses gibiydim…”

Kısa bir süre sonra Sarpıncık Feneri ‘ne varıyoruz. Evet, tam anlamıyla ıssızlık… Issızlığın ortasındayız. Tek bir ses yok, duyduğumuz tek şey sadece rüzgar ve dalga sesi. Telefonlar çekmiyor, Yunanistan’a bağlandı. Fenerin dibine çöken Yasemin’in yanına oturuyorum. Tam istediğimiz gibi bir ortam herkesten izoleyiz. Dünyanın geri kalanı bizim için o an yok oluyor… Yasemin’e dönüp bakınca onunla orada olmanın ne kadar huzur verici olduğunu düşünüyorum. Yasemin o yorgunlukla aynı şeyleri düşünüyor muydu kararı size bırakıyorum.

İzmir Karaburun Yarımadası’nda Gün Batımı

Buraya sezon içinde gün batımını izlemek için geldiklerini okumuştum. Ancak eylülün sonuna doğru kimsenin gelmeyeceğini düşünüyorum. Yasemin, çadırı kurmayalım ne olur ne olmaz diye uyarıyor. Biz de yemeğe girişiyoruz. Yemeği hazırlarken önce bir aile geliyor. Sonra arkasından bir arkadaş grubu, sonra bir aile daha, sonra bir arkadaş grubu daha, bir çift… Bir dakika ne oldu bizim ıssızlığa? Araçların arkası kesilmiyor. İnsanlar gün batımı için şarabını, birasını alıp geliyor. Her gelen de üç aşağı beş yukarı “Biz buraya aracımızla zor ulaştık. Yol berbat, siz deli misiniz de bunlarla geldiniz” diyor. İltifatlara doyamıyoruz. 🙂 

Yemeğimizi yiyip, gün batımını keyifle izliyoruz. Gün battıktan sonra bir bir herkes gitmeye başlıyor. Geriye sadece bir çift kalıyor. Onlar da çadır kuracaklarmış. Yerleri paylaştıktan sonra çadırları kuruyoruz. 

SARPINCIK DENİZ FENERİ

Sarpıncık Deniz Feneri 1938 yılında, İzmir Karaburun Yarımadası’nda hizmete girmiş. Ege’nin masmavi denizine nazır 12 metrelik bir kuleden oluşuyor. Sahip olduğu çakar fener 12 mil öteden görülebiliyormuş. Emin değilim ancak ilk baharda çok daha yeşil bir manzara sunabilir burası. Daha önce okuduğumuz yazılarda bölgede kokusuyla geniz yakacak kadar çok kekik olduğu yazıyordu. O nedenle buraya ilkbaharda da gelmek güzel olur. 

İşte bu güzel fenerin dibine çadırı kurmak bizi ayrıca mutlu ediyor. Üstüne bu güzel noktada gün batımını izlemek de ayrı bir keyif. Bu güzel duygularla çadıra giriyoruz. Gece hava rüzgarlı ancak herhangi olumsuz bir durum yaşamıyoruz. Huzurlu bir uykuya bırakıyoruz kendimizi. Yarın zorlu bir gün olacak. Güneş yakmaya başlamadan bizim ana yola varmamız gerekiyor. 


İzmir Karaburun bisiklet turumuzun 4. gününü okumak için tıklayın!

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir