İZMİR KARABURUN YARIMADASI: İLK PEDAL
İzmir Karaburun Yarımadası Bisiklet Turu İlk Gün (Gülbahçe – Balıklıova)
Karaburun bisiklet turuna 18 Eylül Cumartesi günü başladık. Gülbahçe Shell Benzin İstasyonuna aracımızı bıraktıktan sonra hızlıca bisikletlerimizi hazırlıyoruz. İstasyona varmamız öğleden sonra üçü geçmişti. Bu da demek oluyor ki bugün çok da oyalanmadan birkaç saat bisiklet sürüp, kamp kuracak bir yer bulmamız gerekiyordu. Yasemin’le tur öncesi kesinlikle ciddi bir zorunluluk olmadıkça kampinglere girmeyeceğimizi kararlaştırmıştık. Zaten kampingden alabileceğimiz bir hizmet de yoktu. Hemen hemen ihtiyaç duyacağımız her şey yanımızdaydı. Bu nedenle kamp kuracak yeri yolda giderken keşfetmemiz gerekiyordu. Hedefimizi Balıklıova olarak belirledik. Google Maps’ten ve Maps Me’den baktığımızda Balıklıova’yı geçtikten sonra uygun kamp kurabilecek yerler var gibiydi.
Karaburun Bisiklet Turu. Bisikletleri hazırlamaya başladık…
Bisikletleri hazırlayıp yola koyulduğumuzda saat 16.30 olmuştu. Havanın kararmasına çok az süre vardı ve emin olamadığım bir çok konu vardı. Uzun süredir tam yüklü bisiklet turuna çıkmamıştım. Pandemi süresince birkaç kez “bikepacking” olarak tur yapmıştım. Bisikleti kontrol etmekte ilk başta zorlandığımı hissettim. Çok ağırdık ve uzun bir süredir böyle bisiklet sürmemiştim. Yasemin’e baktığımda onun da kontrol etmekte zorlandığını gördüm. Ki bu Yasemin’in ilk tam yüklü uzun turu olacaktı. Acaba biraz abartmış mıydık? Bunları düşünürken zaman da geçiyordu. Neyse ki birkaç kilometre sonra ben yeniden tam yüklü bir bisikletin nasıl olduğunu hatırlayıp, kontrolü elime tamamen aldım. Yasemin de daha iyi gibi duruyordu, o da alışacaktı zamanla bisikleti kontrol etmeye.
Balıklıova’ya yaklaştıkça denizi izlemek daha da keyif verir hale gelmişti. Ancak çok da izleyecek zamanımız yoktu. Hava kararmadan çadır kuracak bir yer bulmalıydık. Bu arada Karaburun Yarımadası’nın merkezi Karaburun’a giden iki yol var. Biri Google Maps’te “Karaburun Yolu” olarak geçerken, diğeri “D505” olarak geçiyor. Şu anda “Karaburun Yolu” olan yeni yol, sahildeki eski D505 yolunun biraz daha üstünden gidiyor. D505 ise sahile sıfır giden eski ve daha dar bir yol. Biz tabi ki bisiklet turu yaptığımız için D505’i tercih ettik. Sezonun yeni bitmiş olmasına rağmen kalabalıktı. Eski yol, yani bizim kullandığımız, sakindi. Ancak sezon içinde gerçekten her iki yolun da bir bisiklet turcusu için çekilebilir olacağını düşünmüyoruz. İnanılmaz kalabalık olacaktır. Eski yol, yani D505, son derece keyifli bir manzara sunduğundan tur yaparken kesinlikle burayı tercih etmelisiniz. Zaten diğer türlü bir anlamı da kalmaz bisikletle turlamanızın…
Karaburun Yarımadası’nda İlk Kamp
Balıklıova’ya girdiğimizde saat 17.30 olmuştu. Dedik ya biz Karaburun Yarımadası’nı bilmiyoruz, ilk kez geldik. Birkaç kişiye yol üzerinde de sorduk, tavsiye edecekleri çardır kurulacak yer var mı diye. Ancak ya paralı kampingleri tarif ediyorlar ya da bilmiyorlardı. Neyse biz devam edelim dedik. Balıklıova’yı geçtikten sonra sağda artık gözümüze bazı yerler çarpmaya başlıyor. Fakat daha önce gelip çadır kuranlar vardı. Tabi ki sadece bizim olacağımız bir yer aramıyorduk ancak gördüğümüz yerler çok dardı ve herkes dip dibe kurmuştu. Yasemin “devam edelim, elbet bir yer çıkar” dedi. Biraz daha devam ettikten sonra yolun sağında gözüme bir patika girişi çarptı. Araç girmesin diye de giriş bozularak yükseltilmişti. Yasemin’i yolun başında bırakıp, 50 metre kadar patikadan içeri girdim ve bulabileceğimiz en güzel yeri buldum. Tıpkı bir teras gibi denize konumlanmıştı. Yasemin’in de yeri beğenmesi önemliydi. Yukarı geri çıkıp onu gönderdim aşağıya ve 30 saniye sonra “hadi hemen buraya kurulalım” diye seslendi.
Bisikletleri aşağı indirip, çadırımızı kurduk. Bu yeni çadırımızı da ilk kuruşumuz olacaktı. Öğrenciyken aldığımız ve neredeyse 10 yıllık Husky Bird 3 çadırımızı emekli etmenin zamanı gelmişti. Bakalım tercih ettiğimiz Big Agnes Chopper Spur HV UL çadır nasıldı… İncelemesini en kısa sürede hazırlayıp, ona da Dünyaperestiz’de yer vereceğiz.
Çadırımızı kolaylıkla kuruyoruz. Manzaramız tek kelime ile harika… Bazen çadır kurarken manzara işini takıntı haline getirebiliyorum. İtiraf etmeliyim sırf bu takıntı yüzünden zaman zaman çadır kurmanın sakıncalı olabileceği yerlere de çadır kurabiliyorum.
Acıktık mı? Yemek Zamanı!
Hemen yemek hazırlama işine el atıyoruz. Yazıya başlamadan önceki son cümleyi hatırlayalım… Bu yazı deneyim, heyecan ve mutluluk içerecek demiştik. Deneyim kısmının bir parçası ise yeni ekipmanlarla ilgili. Yemek kısmında ise yeni benzin ocağığımızı ve tencere setimizi deneyeceğiz. Benzin ocağı olarak MSR XGK-EX bilinçli olarak tercih ettiğimiz bir ocak. Dünyanın en iyi benzin ocağı diyebiliriz. Oldukça sağlam ve bizi ilerleyen zamanda çıkmayı düşündüğümüz maceralarımızda yarı yolda bırakmamasını umuyoruz. Tencere seti olarak MSR Ceramic Tencere Setini tercih ettik. Aslında Stanley çelik tencere almayı da düşünüyorduk. Fakat çelik tencereler her ne kadar dayanıklı olsa da özellikle dip tutması biraz can sıkıcı olabiliyor. Seramik kaplama MSR tencere setindeyse böyle bir dert yok.
Bu akşam menüde hazır kremalı mantar çorbası ve soslu makarna var. Yemeklerimizi hazırlayıp, manzaraya karşı oturuyoruz. Bu arada yemekler pişerken hava da kararmıştı. Fakat dolunay olduğundan etraf aydınlıktı ve biz dolunaya karşı keyifle yemeğimizi yedik. İki bisikletli turcu için dolunayda romantik bir akşam yemeği diyebilir miyiz bilemiyorum ama mutlu olduğumuz kesindi.
İlk günü sıkıntısız tamamlamanın mutluluğunu hissediyordum. İlk kez Yasemin’le böyle bir tura çıktığımızdan endişem çoktu. Fakat gayet keyifli bir gün olmuştu. İlk günkü rotamızın düz olması, ısınmamız için iyiydi. Ancak yarın tırmanış var ve Yasemin ilk kez yüklü bisikletle tırmanacaktı…
İzmir Karaburun bisiklet turumuzun 2. gününü okumak için tıklayın!